Nedensellik prensibi

Nedensellik (illiyet) prensibi ya da neden- sonuç prensibi; ‘madde kâinatı’ndaki hiçbir olayın, hiçbir şeyin nedensiz olmamasıyla, bütün hareketlerin, her şeyin nedenlere dayanması ve sonuçlara varmasıyla, nedensiz ve sonuçsuz hiçbir oluş bulunmamasıyla, hiçbir olayın başıboş ve diğer olaylardan bağımsız olmamasıyla, her olayın direkt veya endirekt olarak diğer ‘olaylar’a bağlı olmasıyla, yani kısaca, kâinatımızdaki her olayın, her hareketin, her oluşun belirli bir nedenin zorunlu sonucu olmasıyla tecelli eden prensiptir. (121, 122, 264) Daha kısa bir tanımıyla, nedensellik prensibi; kâinatta tüm olayların, “büyük tekâmül nedeni”nin zaruretleriyle, birbirinin nedeni ve sonucu hâlinde ve birbirine bağlı olarak meydana gelmesiyle tecelli eden prensiptir. (121)

Madde kâinatında nedensellik ya da neden-sonuç prensibinin dışında kalan bir şeyin olmayışı

Kâinatta hiçbir olay nedensiz değildir. (121) Kâinatın bütün olayları, ilişkileri, tesirleşmeleri, kuruluşları, değişişleri, dağılışları, kısacası bütün madde kombinezonlarının (Madde kombinezonu) formasyonları, transformasyonları ve deformasyonları; “büyük tekâmül nedeni”nin zaruretleriyle, birbirinin nedeni ve sonucu hâlinde ve birbirine bağlı olarak meydana gelmektedir. (121) İşte bu, kâinattaki büyük nedensellik prensibinin bir tecellisidir. (121) Bütün hareketler nedenlere dayanır ve sonuçlara varır. (121) Nedensiz ve sonuçsuz hiçbir oluş düşünülemez. (122) Kâinatta bütün ilişkilerin kuruluş ve dağılışlarına ait mekanizmalar bu prensibe göre işlerler. (122) Hiçbir olay başıboş, diğerlerinden bağımsız ve bağlantısız (müstakil) değildir. (122) Her olay, direkt veya endirekt olarak diğer olaylara bağlıdır. (122) Böylece bütün kâinat, bütün cüzleriyle büyük bir bağ şebekesiyle örülmüştür ki, bu bağların düğüm noktaları nedensellik prensibinin neden-sonuç zaruretleridir. (122) Her olay bir üsttekinin sonucu ve bir alttakinin nedenidir. (122) Hangi olayın nedeni görülmüyorsa bu hâl, o olayın nedeninin bilinmemiş olmasından ileri gelmektedir. (122)

Nedensellik prensibi, kıyas bilgisi ve idrak

Bilgiler (Dünya bilgileri), ‘öz bilgiler’i beslerken, arada yardımcı bazı prensiplerden güç alınır ki, bunlardan biri de nedensellik prensibidir. (121) Nedensellik prensibi; ‘olaylar’ın öz bilgiye dönüşmelerinde en önemli rolü alan ‘idrak’in kullandığı ‘kıyas bilgisi’nin güçlü bir dayanağıdır. (122)

Kıyas bilgisi, idrakin nedensellik prensibine intibak etmesi yoludur. (122) İdrakin, nedensellik prensibine intibakını sağlayan şey, kıyas bilgisidir. (122) İdrâkler, kâinattaki nedensellik prensibine intibak edebildikleri oranda ‘inkişaf’ederler. (122) Nedensellik prensibine yabancı kalan idrakler, kâinattaki sonsuz kombinezonlar arasında mevcut sonsuz ilişkileri tayin ve takdir etmekte, bu yabancılıkları oranında acz gösterir, geri ve basit durumlarda kalırlar. (122)

Öz bilgileri arttıran nedensellik prensibi ile kıyas bilgisi, bu fonksiyonlarını ancak olaylar yoluyla yaparlar. (123) Esasen olayların öz bilgiyi doğurabilmeleri de, idraklerin onlardaki neden-sonuç ilişkilerine kıyas yoluyla intibak edebilme derecesine bağlıdır. (123) Ateşi eliyle tutarsa elinin yanıp yanmayacağını henüz idrak edemeyen bir çocuğun ateşi eliyle tutma girişimleri buna örnek olarak gösterilebilir:

Ateş çocuğun elini yakar, çocuk bu ıstırabı duymuştur. (123) Onun ateşten elinin yanması, eliyle ateşi tutmasından ileri gelmiştir. (123) Eğer çocuk bu yanık duygusu etrafında toplanan olaylar arasındaki neden-sonuç bağlarını idrak edebilirse, öz bilgi bakımından alacağı sonuç başka olur, edemezse başka olur. (123) Ateşi eliyle tutarsa elinin yanıp yanmayacağını idrak edemeyen bir çocuğa ateşle oynamak yetkisi verilmez; çünkü onun idraki henüz böyle bir işe lâyık duruma gelmemiştir; yani onun idraki, bu maddelerin ilişkilerine ait nedensellik prensibine henüz lüzumu kadar intibak etmemiştir. (122) İşte bu intibakı sağlayacak şey, onun deneyimler sonucunda varacağı kıyas bilgisi olacaktır. (122) Kıyas bilgisine girmek için o çocuk, eliyle ateşi birkaç defa tutmak deneyiminde bulunacak, her defasında eli yanacak, her eli yandığı zaman idrâkinde el ve ateş ilişkilerine ait neden ve sonuçlar hakkında yavaş yavaş birtakım sezgiler belirecek ve kıyas bilgilerinin yardımıyla bu sezgiler bilgiye dönüşecektir. (122) Böylece idraki ve dolayısıyla öz bilgi muhtevası artacaktır. (122) Bu işleme ‘görgü ve tecrübe’ denir. (122)

İdrakler genişledikçe ve yapılacak işlerin neden ve sonuçları hakkındaki öz bilgiler arttıkça, sonuçlar yavaş yavaş daha iyi görülür ve çekici veya korkunç ‘otomatizma’ vasıtaları birer birer fonksiyonlarını kaybetmeye başlarlar. (72)

Varlıkların, neden ve sonuçlarını tayin ve takdir edemeyecekleri olaylara sokulmayışları

Öz bilgileri arttıran nedensellik prensibi ile kıyas bilgisi, bu fonksiyonlarını ancak olaylar yoluyla yaparlar. (123) Olaylar olmayınca ne nedensellik prensibi irdelenebilir, ne kıyas bilgisi anlaşılabilir, ne de bunların birbirine bağlantısı sözkonusu olabilir. (123) Gerek nedensellik prensibi, gerekse bu prensibin ışığı altında olayların akışları –insanları bu olaylar içinde direkt veya endirekt olarak yaşamak suretiyle– bir kıyas bilgisine götürür. (125)

İnsan varlıkları hak etmedikleri olaylara sokuldukları takdirde, neden ve sonuçlarını tayin ve takdir edemeyecekleri bu olaylar karşısında onların, kıyas bilgisine girebilmeleri mümkün olmaz; kıyas bilgisi mevcut olmayınca da öz bilgiler oluşamaz ve "insanlık safhası’’na lâyık faydaları sağlayamazlar. (184) Ne olursa olsun, neden ve sonuçları bilinmeyen olaylar insanlar için boş ve gayesiz kalır. (184) Ancak, hakedilmiş acı veya tatlı olaylar arasında yoğrularak, onların içinden zaferle ya da yenilgiyle çıkmış olmanın –nedensellik prensibi muvacehesinde (karşısında) geçirilecek, kıyas bilgisi yardımıyla idrâkine varılmış– sonuçlarıdır ki, tekâmül unsuru olan öz bilgileri meydana getirirler. (184)

Nedensellik prensibi ve ahenk

Dünya hayatı baştanbaşa ‘hareket’ler ve ‘olaylar’ kompleksidir. (264) Bu olayların içine dalmış ve saplanmış olan insanlar, etraflarında bazen birbirlerine zıt olaylar, çeşitli uygunsuzluklar görebilirler ve bunları da birer düzensizlik sanırlar. (264) Fakat bu görüş yanlıştır ve özellikle nedensellik prensibi hakkındaki vukuşarının eksikliğinden ileri gelen, olayları yanlış yorumlamalarının (tefsir) bir sonucudur. (264) Dünyaya olayların sonuçlarını nedenlerine bağlamaya yardım eden bir bilgi kudretiyle bakabilenler, onun en küçük zerresinden bütününe kadar her durumunda, her olayında, her varlığında muazzam bir ahengin, nizamlı (İlâhî nizam) bir tertibin mevcut olduğunu görmekte gecikmezler. (264) Görünüşte, kötü, bozucu, düzensiz görünen, ama ahenksizliğin değil, aksine ahengin ve tertibin en mükemmel mekanizmasının gözlemlenebileceği hâller de dahil olmak üzere, dünyadaki olayların kıl kadar şaşmadan birbirine bağlı olması, birbirini desteklemesi büyük ‘kâinat ahengi’nin nizamlı tertiplerinin en canlı gözlemini oluşturur. (268, 266) O hâlde bu ahengi gözlemleyebilmek için, her hareketin ve olayın direkt ve endirekt olarak, sonsuz bağlarla birbirine bağlı bulunduğu sezgisini insana veren, bütün olaylar arasındaki nedensellik ve neden ilişkilerini düşünmek ve bu sahada bir şeyler görmeye, duymaya çalışmak lazımdır. (264)

Bu düşünüş ve görüşü sağlamak için, âlemde hiçbir şeyin nedensiz olmadığı, her şeyin bir sonuca bağlandığı bilgisini gözönünde bulundurmak gerekir. (264) Dünya hayatını nedensellik prensibini esas alarak inceleyenler, orada birbirini sonuçlandıran, birbirinin nedeni olan, birbirine bağlanmış birçok olayı ve oluş hâlini zincirleme ve ahenkli bir akış içinde görebilirler. (264) Bu akıştaki tertipler, nizamlar ve büyük maksatlara doğru ilerleyen hareketler insanlara, âlemdeki büyük ahengin mevcudiyetini bütün kudretiyle hissettirirler. (264)

Tekâmül nizamında ve kâinatın genel ahengi (Kâinat ahengi) içinde lüzumsuz, boş, çirkin ve abes hiçbir şey yoktur. (274) Bütün çirkinlik ve abeslik kavramları, aslında, yine tekâmül ahengi içinde tecelli eden dünya hayatı zaruretiyle, insanların tek taraflı görüşlerine dayalı, saymaca izafiliklerdir (göreceliklerdir). (274) Esasen, hislerinden bir an ayrılıp dünyayı objektif bir görüşle gözlemleyenler, o anda bu hakikati bütün açıklığıyla görebilirler. (274)

İdrak

Kıyas bilgisi

Olaylar

İlâhî nizam

Kâinat ahengi